Günümüzde İngilizce adeta ikinci ana dilimiz haline geldi. Sosyal ya da özellikle iş hayatımızda tahminimizden çok daha önemli bir yeri olan bu dile her yerde ihtiyaç duyuyoruz. Çevremizdeki insanlar, iş ortamımızdaki arkadaşlarımız ya da sokakta yanımızdan geçerken konuşan insanlar bu dilden ya da bu dilin getirdiği avantajlardan bahsediyorlar.
Yeni bir dil öğrenmek kabul edelim ki erken yaşlarda çok daha kolay olabiliyor. Ancak bu demek değildir ki ileriki yaşlarda öğrenmesi imkânsız. Gerekli olan sadece biraz hırs, biraz merak ve çokça hevesten geçiyor. Öğrenmek istediğimiz dilin kültürünü de merak edip araştırmalı hatta mümkün olduğu kadar yaşamımızın içerisine sokmalıyız. Ancak bu şekilde işimiz hızlanır ve kolaylaşır. Bir de bu dil İngilizce ise bütün bu söylediklerimiz çok daha kolay olabiliyor. Çünküher yerde her zaman fark etmeden rastlayabileceğimiz kültüre öğeler işimize çok yarıyor. Örneğin; müzik dinlemenin ya da dizi-film izlemenin İngilizce öğrenme sürecini hızlandırdığını biliyoruz. Bir düşünsenize dinlediğimiz şarkının sözlerini anlayarak dinlemek daha büyük keyif vermez mi? veya takip ettiğimiz bir diziyi orijinal dilinde izleyebilmek diziden daha çok etkilenmemizi sağlayabilir.
Bütün bunlar iyi bir eğitim ile gerçek olur. Son dönemlerde İngilizce kurslarının sayısı giderek daha da artıyor. Artık tüm kurslarda anadili İngilizce olan hocalar eğitim veriyor. Bu durumda kursa gitmek isteyenlerin işini zorlaştırıyor. Önceleri yabancı hoca ile ders veren kurumlar azınlıkta iken, öğrenciler bu kursları seçip iyi bir eğitim alacağından emin olabiliyordu ama bu kurumlar çoğaldıkça eğitim kalitesi düşmeye başladı. Şimdi ise iyi bir eğitim ile geleceğini belirlemek isteyenler olumsuz sonuçlar ile karşılaşabiliyor.
Kursu seçerken dikkat etmemiz gereken en önemli nokta verilen eğitim modelidir. Mesela Wall Street English eğitim modeli öğrencilere diğer kurslardan daha farklı eğitim veriyor. Blended adı verilen bu eğitim modeli küçük bir çocuğun ana dilini öğrenme şeklinden yola çıkıyor. Bol konuşma, dinleme, okuma pratiği, gramer, yazma, izleme, okuma ve dinleme dersleri ile destekleniyor. Etkinlikler ile daha da keyifli hale getirilen dili öğrenmemek zorlaşıyor. Ana dili İngilizce olan eğitmenlere destek olan Türk hocalar öğrencilere gelecekleri ile ilgili sağlam adımlar atmalarını sağlıyor. İngilizce olmadan bir iş hayatı artık düşünülemiyor. İş yerleri eleman ararken İngilizceyi bildiğimizi kabul edip ikinci bir dil bile isteyebiliyorlar. Hatta mülakatlarını İngilizce yapan bazı firmalar çalışanlarından kurum için de dahi bazı durumlarda İngilizce konuşmalarını isteyebiliyor. Durum böyle olunca İngilizce öğrenmeden bir iş hayatı dolayısıyla da hayalimizdeki geleceği sağlayamıyoruz kendimize.
Her zaman her yerde vurgulanan eğitim şart mottosu, hayatımızda bu kadar büyük ve önemli bir yer kapsayan İngilizce için de geçerlidir. İşte tam bu yüzden öğrenmeyi istememiz çok önemli hale geliyor. Çünkü eğer istemezsek o zaman imkânsız hale gelen öğrenme süreci sonrasındaki olumsuzlukları da beraberinde getiriyor.